Tarım sektörü insanlığın gıdaya olan ihtiyacının gün geçtikçe artmasına bağlı olarak tarımsal rekabetin ve sürdürülebilirliğin önem arz ettiği bir sektördür. Ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik açıdan yüklendiği misyon nedeniyle toplumun omurgasını oluşturan bir yapıya sahiptir. Özellikle bu sektörün ekonomik ve sosyal açıdan taşıdığı önem nedeniyle politik ve stratejik açıdan kritik hale gelmekte, kırsal kalkınma ve ulusal refahın sağlanması da dahil sektörel eylemler nedeniyle ön plana çıkmaktadır (1).
Ülkemiz 78 milyon hektar yüzölçümüne sahip olup bunların %35’i tarım arazileri, %26’sı ormanlar ve %16’sını çayır ve meralar oluşturmaktadır. 2018 yılı Şubat ayında yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre, tarım sektöründe ülkemizde 15 ve daha yukarı yaşlarda çalışan nüfus 3 milyon 354 bin kişidir (2). Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyada her yıl 335 bin ölümlü iş kazasının yaklaşık 170 bini tarım sektöründe görülmektedir (3).
Tarım çalışanları, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu ile yasal haklara sahip olmuştur. Ayrıca bu sektör üstte belirtilen kanunda “kendi nam ve hesabına çalışan” konumuna girdiğinden dolayı da yasa kapsamı dışında tutulmuştur. Bu çalışmada, kayıt dışı istihdam ve aile işletmeciliği gibi çalışan grupları olan ve ülkemiz açısından da önemli bir konumda bulunan tarım sektörünün İSG açısından karşı karşıya kaldığı gürültü, titreşim, termal konfor, aydınlatma gibi fiziksel risk etmenleri ve tarımsal ilaçlar, radyasyon, pestisitler gibi kimyasal risk etmenleri hakkında araştırmalar yapılarak elde edilen veriler ışığında bu konu ile ilgili daha önceden yapılmış olan çalışmalar da incelenip karşılaştırılarak rapor edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Tarım Sektörü, Fiziksel Risk Etmenleri, Kimyasal Risk Etmenleri
|